KADINLAR NEDEN ÖLDÜRÜLÜR?/Ufuk Kekül

HomeUfuk Kekül'ün Köşe YazılarıAnasayfa

KADINLAR NEDEN ÖLDÜRÜLÜR?/Ufuk Kekül

Türkiye, hemen her konuda olduğu gibi kadın cinayetlerini önleme konusunda da sicili bozuk bir ülke. 2025’in sadece ilk altı ayında 136 kadın yaşamdan

MUSTAFA BERKAY İLE ÖZLEM AKGÖNÜL KEKÜL EVLENDİ  
Vali Serdengeçti esnafları dinledi
9’u 5 geçe hayat duracak

Türkiye, hemen her konuda olduğu gibi kadın cinayetlerini önleme konusunda da sicili bozuk bir ülke. 2025’in sadece ilk altı ayında 136 kadın yaşamdan koparıldı. 145 kadın ölümü ise ‘şüpheli ölüm’ olarak kayda geçti.
Geçen yıl ise 205 kadın cinayete kurban gitmiş.

Kadın Cinayetlerini Önleme Platformu verilerine göre, kadınları en çok evli olduğu erkekler, eskiden evli olduğu erkekler, akrabalar, birlikte olduğu erkekler tarafından öldürmüş. Öldürülme gerekçeleri aşağı yukarı aynı: Ayrılmak, boşanmak istemek, ilişkiyi ret etmek, yani hayatıyla ilgili kendi iradeleriyle karar almak istemeleri…

Kadınlar en çok evlerinde, en çok ateşli silahlarla öldürülmüş.

Bu sayılar içinde Giresun’da çalıştıkları okulun kantininde güvenlik görevlisi olarak çalışan eski hükümlü tarafından katledilen Rana Çavuş Gökçin ve ablası Yonca Çavuş da var.

Son kadın cinayetinin kurbanı ise Giresunlu 27 yaşındaki Senem oldu.  Beşikdüzü’nde, Ali Eren Somon, boşanmak istediği eşi Sinem Topaloğlu’nu birinci kattaki dairesine balkondan girerek tabancasıyla vurarak öldürdü.

Türkiye, hemen her konuda olduğu gibi kadın cinayetlerini önleme meselesinde de sınıfta kalmış, sicili bozuk bir ülke. Yıllardır süren söylemler, reform vaatleri, kampanyalar yarar sağlamıyor. Sanırsınız ki herkes kadınarın yanında ve kadınları seviyor, koruyor. Halbu ki öldürülen kadınların sayısı utanç hanesine sürekli artıyor.

2025’in yalnızca ilk altı ayında 136 kadın yaşamdan koparıldı. Üstelik 145 kadın ölümü de ‘şüpheli ölüm’ olarak kayıtlara geçti.
Geçtiğimiz yıl da 205 kadın erkek şiddetiyle hayatını kaybetti.

Ne yazık ki, bu rakamlar birer istatistik olmaktan çok öte; her biri bir hayatın, bir annenin, bir kız kardeşin, bir dostun son nefesi, akan kanı…  

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verileri, cinayetlerin faillerini de gerekçelerini de açıkça ortaya koyuyor: Kadınları en çok evli oldukları erkekler, eski eşleri, birlikte oldukları ya da ayrıldıkları erkekler, hatta akrabaları öldürüyor. Nedeni ise neredeyse her zaman aynı: Kadının kendi hayatına dair karar vermek istemesi. Ayrılmak, boşanmak, ilişkiyi reddetmek… Kısacası kendi hayatı üzerinde söz sahibi olmak istemesi. Özgürlük taleplerini canlarıyla ödüyorlar.

Kadınlar en çok evlerinde ve en çok ateşli silahlarla öldürülüyor. Çoğu 40 yaş civarında, hayatlarının baharında. Ve biz, hepimiz, her cinayetten sonra biraz daha suskunlaşıyoruz. Ta ki yeni bir ölüm haberiyle yeniden irkilene kadar…

Bu utanç tablosunun Giresun’daki yansımaları da yürek dağlayıcı. İlimizde son olarak bir okulun kantininde güvenlik görevlisi olarak çalışan eski hükümlü, Rana Çavuş Gökçin’i ve ablası Yonca Çavuş’u katletti. Bu kent, o iki kardeşin çığlığını hâlâ içinde taşıyor. O caniyi kim işe aldı, eline silahı kim verdi hala belli değil.

Son kadın cinayetinin kurbanı ise 27 yaşındaki Senem oldu. Beşikdüzü’nde, boşanmak isteyen Sinem Topaloğlu’nu eşi Ali Eren Somon evinin balkonundan girerek silahla öldürdü. Hepimizin içi acıdı. Sinem’e yandık…

Peki neden?

Bu soruya yanıt arayalım. Neden biz hâlâ bu cinayetleri sadece “kıskançlık krizi”, “aile içi geçimsizlik” ya da “bir anlık cinnet” diye geçiştirmeye çalışıyoruz?

Kadın cinayetleri, bireysel öfke patlamalarının ya da “namus” adı altında işlenen münferit olayların toplamı değildir. Kadın cinayetleri, köklü bir zihniyetin, ataerkil toplumsal yapının ve siyasal erkin öfke, kin, nefret duygularını, hoşgörü ve tahammülü ortadan kaldıran bir kültürü benimsemesi ve bundan beslenmesinin bir sonucudur.  

Bununla birlikte Ak Parti iktidarının İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi,cinayetleri artırmış, özendirmiştir, Kadınları koruyacak en önemli mekanizma bu sözleşmenin sona ermesiyle  zayıflamıştır.  6284 sayılı Kanun’un etkin biçimde uygulanmaması, adli süreçlerdeki  cezasızlık algısı, iyi hal indirimleri, failleri cesaretlendirmektedir. Kadınların maruz kaldığı şiddet, çoğu zaman gerekli koruma tedbirleri alınmadığı için cinayetle sonuçlanıyor. Kolluk kuvvetleri ve yargı mekanizması, kadını koruma refleksini geliştiremiyor.

Eğitim sisteminde toplumsal cinsiyet eşitliği müfredattan çıkartılırken, üniversitelerde ders olarak okutulmasından vaz geçilirken; televizyonlarda, siyasette ve sosyal medyada kadını aşağılayan, ikincilleştiren söylemler sıradanlaşıyor. Bu da sadece kadınların değil, toplumun da adalet duygusunu zedeliyor.

Kadın cinayetleri artık durmalı. Bunun için seferberlik başlatılmalıdır.

Öncelikle şiddeti doğuran yoz, ilkel zihniyetle hesaplaşmak ve mahkum etmek gerekir. Devlet, yasaları sadece kağıt üzerinde değil, hayatın içinde uygulamak zorunda. Sivil toplumun, kadın örgütlerinin sesi daha fazla duyulmalı, erkek egemen kültüre karşı örgütlü güçlü yapılar kurulmalıdır.

Medya, cinayetleri teşhir ederken magazin dili değil, adalet dili kullanmalı.

Eğitim politikaları cinsiyet eşitliğini temel almalı. Kadını aile içinde konumlandırıp tanımlayan devlet politikalarından, eylem ve söylemlerinden vaz geçilmeli, kadın kimliği ve statüsü olan bir birey olarak kabul edilmelidir.
Kadınlar siyasal partilerde eşit olarak temsil edilmelidir. 

İlk aşamada aklıma gelen bunlar. Ama köklü çözüm elbette kadını yücelten bir siyasal iktidarın biran önce kurulması kadınların böyle siyasal politikalara sahip partileri tercih etmelidir. 

Bir ülkenin uygarlık düzeyi, kadınlarının yaşam kalitesiyle ölçülür.  Kadınlar doğal yollarla yaşamlarını sonlandırmalı, yaşarken de sevilmeli, sayılmalı korunmalı.

Yaşadığı topraklara Ana diyen ataları olan Anadolu coğrafyasında daha ne kadar ana ölecek?

Sinem’in son paylaşımındaki sözlerle bitirelim: “Çok basit ya. Hayvanları öldürmeyeceksin, ormanları yakmayacaksın, kadınlara ve çocuklara zarar vermeyeceksin. Kalp kırmayacaksın. Efendi gibi yaşayıp, ölüp gideceksin. Bu kadar basit. İnsan olmak bu kadar basit” 

İnsan olmak neden bu kadar zor, kimileri için? 

COMMENTS

WORDPRESS: 0
DISQUS: