Türkiye’de hayatın bütün alanlarında ölüm kol geziyor. Canlı cansız bütün varlıkların hayatları tehdit altında. Herkes potansiyel birer ölme adayı.
Türkiye’de hayatın bütün alanlarında ölüm kol geziyor. Canlı cansız bütün varlıkların hayatları tehdit altında. Herkes potansiyel birer ölme adayı.
Öyle yaşamımızı doğal yollardan tamamlayarak, hastalıktan filan değil, en olmadık yer ve zamanda, en olmadık biçimde, tamamen tesadüfü, garip ve saçma sapan biçimde ölünüyor Türkiye’de…
Hayatla ölüm içiçe geçmiş gibi…Arada çok ince ve görünmez bir çizgi var öteki tarafla.
Belediyenin açtığı çukura düşerek beyin kanaması sonucunda çok genç bir yaşta hayatını kaybeden şair Orhan Veli, sanki kendi ölüm nedenini bilmişcesine, “Bedava yaşıyoruz bedava”demiş. Devletin insanları ve diğer canlıları koruyamadığını güvencesiz bir hayat sunduğunu anlatan, hatırlatan bir sistem sorgulaması ve eleştirisi yapan güzel bir şiirdir o.
Bu anlatıklarımıza uyan ölüm şekli en çok da emek dünyasında yaşanıyor. Adına iş cinayeti denen ölüm şekliyle onlarca insanımız hayatlarını kaybediyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2024 Yılı İş Cinayetleri Raporu’nda sayılar ve istatistiki bilgi ve veriler tüyler ürperten acı gerçeği ortaya koyuyor. Bir yılda 1897, yılın ilk 4 ayında 611, sadece Nisan ayında 152 emekçi bu cinayetlerde hayatını kaybetmiş. AKP iktidarının 23 yılında 33 bin iş cinayeti yaşanmış.
Bunlar sadece derlenerek oluşturulan rakamlardır.Sayılar bilinenden çok daha fazladır.
Bu cinayetlerin arka planını bu sayılara bakarak özetlersek ve tek bir başlık altında toplarsak AKP iktidarı, uyguladığı vahşi kapitalist emeği sermaye adına ucuzlatıp rantlaştıran emek karşıtı sömürü politikalarıyla işyerlerinde sendikasız, denetimsiz, önlemsiz güvencesiz iş ve çalışma koşulları yaratarak bu ölümlerin sorumlusudur.
İş cinayetlerinin katili bellidir…
Bu rapordaki en çarpıcı olan ise, çocuk işçi cinayetidir. Onlar da bu sistemden nasibini almışlar. 10 yılda 1000 dolayında çocuk işçi, ki aralarında 4-5-6 yaşında olanlar da var, çalışırken hayatlarını kaybetmiş. İşyerleri çocuklar içinde mezar niteliğinde…
Halbu ki çocuklar işyerlerinde değil, o yaşlarda evlerinde ailelerin yanında, okullarda, kütüphanelerde, oyun alanlarında olmalılar. Ama yoksulluk derinleşerek artıkça aileler zorunlu olarak çocuklarının emeğini de paraya dönüştürüp bütçelerine katkı aracı yapıyor.1,5 milyon 15 yaş altı çocuk işçimiz var bu yüzden. Bir de MESEM denilen çocukları daha ilk öğretim çağında çıraklık adı altında sömürü çarkının parçası haline getiren bir model var.
Yarının büyükleri çocuklarımı eğitimsiz büyüyor. Büyümeden ölüyor. Acı, çok acı…
Çocuk işçiliğin sloganlarla artırılan duyarlılıklarla değil, cidddi, kalıcı, içerikli kapsamlı yasalarla güçlendirilmiş politikalarla önlenmesi şart. Bunun için de demokrasi, örgütlenme ve sendikalaşma özgürlüğü, işçilerini, çocuklarını iş cinayeti gibi anlamsız ölümlerden koruyan, emeği en yüce değer sayan bir cumhuriyet şart.
Nazım’la bitirelim: “Çocuklar öldürülmesin/Şeker de yiyebilsinler”…
16.05.2025
COMMENTS