Bugün Giresun’un tarihindeki en önemli gün. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 101 yıl önce bugün 19 Eylül 1924'te Karadeniz illeri gezisi kapsamında eşi Lâ
Bugün Giresun’un tarihindeki en önemli gün.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, 101 yıl önce bugün 19 Eylül 1924’te Karadeniz illeri gezisi kapsamında eşi Lâtife Hanımla beraber Hamidiye kruvazörü ile Giresun’a geldi. Hanımefendi gemide kaldı, kendisi mavnayla heyet tarafından alındı, iskeleye çıktı, görkemli, coşkulu, heyecanlı bir kalabalık kendisini bekliyordu.
Bir hafta önce Erzurum’da ciddi can kayıplarına yol açan deprem meydana gelmişti, İnönü telgrafla bildirdi, Paşa oraya gidecekti. Programını bu yüzden kısa tutarak ilerliyordu.Ama Giresun’a buna rağmen fazla zaman ayırdı. 4-5 saat kaldı. Pek çok kurumu ziyaret etti, kabuller aldı. Halkla, gençlerle sohbet etti. Valiye talimatlar verdi.
Yüzbinler paşasını görmek için yolları doldurmuştu. Mahşeri kalabalıklar arasından yürüdü geçti bütün nezaket, zerafet, heybet ve ihtişamıyla.
Büyük Münciye, Halaskara saygı ve sevgi en üst boyuttaydı. Bando mızıka takımı marşlar çalıyordu.
Gazi Paşa, Bilgi Yurdu gençlerinden Dr. Necdet Ataman’ın şiirsel içerikli karşılama konuşmasından çok etkilenmişti. Diyordu ki Ataman,”Sizin büyük huzurunuzda bütün gençler yemin ederiz ki: Vatanın aleyhine; Hakimiyet-i Milliye ve Cumhuriyetin zararına herhangi bir baş kalkarsa onu da koparırız.”…
Paşa cevabında kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşuna katkıda bulunan silah arkadaşları Osman Ağa, Hüseyin Avni Alparslan ve Gönüllü Alay askerlerinin aziz hatıralarına hürmeten ” Afyonkarahisar, Dumlupınar’da sizin uşaklardan da vardı. Bundan dolayı müsterih ve memnun olabilirsiniz.”” sözlerini sarf ederek Giresunluları onurlandırdı. Hatta Giresun gençlerini ‘hakikatin ifadesi’ olarak nitelendirdi. Bu cümle bir ünvandı.
Yani 19 Eylül Giresun için alelade bir tarih değil. Atanın ziyareti de her hangi bir ziyaret değil; 101 yıl öncesinden taşınarak bize gelen, içinde derin anlamları olan bir hatıra, gerisinde ve ötesinde bize unutmamamız gereken, korunması gereken görev ve sorumluluklar yükleyen bir gün.
Atatürk’ün 19 Eylül’deki ziyaretiyle Giresun ve Giresunlulara verdiği önemi bilerek yaşadık ve yaşayacağız.
Cumhuriyet şehri Giresun’un şeref günü kutlu olsun.
* * *
Ama bir de madalyonun öteki tarafı var.
Hani hep söylüyoruz ya; Atatürk tekrar çıkıp gelse, ah keşke bir kere daha çıkıp gelse…Ki bu mümkün değil tabi…Ama hadi geldi diyelim, 101 yıl sonra ilk ne görecek?
Yazalım senaryosunu.
Artık O’nun eserlerinden bir şey kalmayan Türkiye’nin Giresun şehrinde neler görecekti…
Lağımların aktığı bir denize demirleyecekti Hamidiye, karşısında beton bir şehir, yeşili yağmalanmış. 101 yıl önce kendisini karşılayan o nezih heyetin yerine; çapsız, vizyon ve misyon yoksunu liyakatsız yöneticiler, temsilciler, adamlar görecekti iskelede…
Cumhuriyete inanan ve onu temsil edenler yerine bir adama biat eden saray cüdamları olacaktı karşısında. Yağcı, yalaka takımı…Kimbilir tepkisi ne olurdu?
101 yıl önceki onbinler yerine 50-100 kişilik, belki de daha az bir kalabalık görecekti. Cumhuriyetin yerine kurulacak olan sisteme %68 oy vererek yıkanları göremeyecekti.
İndiği limanın, Türkiye’nin bağımsızlığının, emperyalizme karşı kabotajla mavi vatanda elde ettiğimiz zaferimizin simgesi limanlarımızdan Giresun Limanı’nın özelleştiğini, çok uluslu bir şirketin bakliyat getirerek burada işlediğini görecekti.
Tarımda kendisine yeten bir Türkiye idealinin gerçekleşmediğini, Ukrayna’ya, Rusya’ya muhtaç olduğumuzu uzakta demirli gemileri görecek ve anlayacaktı.
Hala fakir, yoksul, göç eden bir şehir görecekti. Kendisinin milli ürün olarak kabul ettiği fındığın ve üreticisinin yabancı kartellerin sömürü mekanızmasının çarkları arasında nasıl ezildiğini ve o fındığın hakettiği değere ulaşması için kuruluş kararını verdiği FİSKOBİRLİK’in ne hale geldiğini görecekti.
Çevre illerimiz kalkınıp gelişirken, sorunlarını siyaset yoluyla, siyasetin yönetimindeki kamu kurum ve kuruluşlarının ekonomik gücüyle çözerken bu il neden 50-60 yıl önceki gibidir?
Mesela bugün hala Cumhuriyetin ilk yıllarından, 1950’lerden kalmış sorunları konuşuyoruz. Yol istiyoruz, tünel istiyoruz. Kara, deniz, hava ulaşımımız sorunlu. Demiryolu buradan da geçsin diye bekliyoruz. Okullarımız, sınıflarımız yetersiz. Bir de imamlar,muezinler ders verecek. Laik, demokratik, bilimsel eğitim gitti, medrese olma yolundalar. Üniversitemiz ise geriledikçe geriliyor.Küçüldükçe küçülüyor. Başına getirilen kişilerin çapsızlığı yüzünden yerinde sayıyor. Öğrenci sayısı 12-13 bin gerilemiş, akademik başarı yok, hedef yok, kentin değişim dönüşümüne, sosyo-külürürel gelişimne katkı yok. Bunlara neden olan Rektör çok başarılıymış gibi 8 yıl görev yapacak. Tek meziyeti tescilli AKP’li olması.
Yahu bırakın onu bunu şunu bir çöplüğümüz bile yok. Denize, derelere döküyoruz her gün 10 binlerce ton çöpü. Ciddi çevre sorunlarımız var. Derelerimizin suyuna, dağlarımızın toprağına çöktüler. Yüzlerce HES, onlarca maden ocağı var. Topraklarının %87’si çok uluslu şirketlerin yerli işbirlikçileri tarafından sahiplenilmiş, maden ruhsatı ile işgal edilmiş durumda.
Salonsuz bir şehiriz. Kültür ve sanat kurumlarımız kalmadı.Tarihi eserleri turizm değerine dönüşmedi. Güya kadim bir şehiriz.
Her taraf yağmalanıyor, talan ediliyor. Rant ve rantiye düzeninin çarkları arasında ezim ezim eziliyoruz.
101 yıl geçmiş aradan hala elektriksiz yörelerimiz var. 40 yıldır değişmeyen elektrik kablolarını konuşuyoruz. Giresun; fabrikaları kapanmış, işsiz sayısı 100 binlere dayanmış, yaşayan nüfusunun iki katı nüfusunu yaban ellere göçürmüş, fındığı, tarımı, hayvancılığı yok edilmiş, en temel, insani devlet hizmetlerden mahrum bırakılmış bir şehirdir artık.
Çevre iller siyaset yoluyla kalkınıp gelişirken, büyürken bizi siyaset yoluyla küçülttüler, köyleştirdiler. Siyasetçilerimizin çoğu kentini değil kendini düşünüyor. Son 23 yıldır Giresun için masaya yumruğunu vuran iktidar partisinden milletvekili göremedik, sadece parmaklarını kaldırıyorlar.
Sözün özü; 101 yıl önce Atatürk’ün övgülerine mazhar olmuş, kahramanlığı tescillenmiş bir şehir yoktur artık. Olmadı da…O sözlerin karşılığını alamadık. 101 yıl sonra ne hale geldik, bir durup düşünmek ve sorgulamak gerekir. Yoksa bu şehre Cumhuriyeti kurmanın, korumanın ve yaşatmanın bedeli mi ödetiliyor, cezalımıyız, lanetli miyiz?
Ataları kurtuluş savaşında kan ve can vermiş, cumhuriyeti kurmuş, korumuş kollamış bir şehir bunları hak ediyor mu, hayır…101 yıl geçmiş aradan hala bir İstiklal Madalyası, isminin soluna bir unvan çok görülmüş. Atatürk’ün askeri Osman Ağası’na saldırı ve hakaretler, itibar süikastleri hiç durmamış. Bu sürüye gaflet delalet hatta ihanet içinde olan ülke yöneticileri de eklenmiş. Osman Ağa bir kurtuluş savaşı kahramanıdır demek neden bu kadar zor?
Mustafa Kemal Paşa 101 yıl sonra gelse işte bunları ve daha pek çok şeyi görecekti… Yok atam sen bence Giresun’a hiç gelme. Üzülürsün, hem de çok üzülürsün…
Bu Giresun sana layık olamadı. Bu Türkiye sana layık olamadı. Sana çok üzülüyorum.
COMMENTS