Devletin içinde yapılanmış, kurum ve kuruluşları yönetme yetkisi verilmiş, iktidarın paydaşı olan Fetullah Gülen cemaatine bağlı teröristler, 15 Temmu
Devletin içinde yapılanmış, kurum ve kuruluşları yönetme yetkisi verilmiş, iktidarın paydaşı olan Fetullah Gülen cemaatine bağlı teröristler, 15 Temmuz 2015 gecesi Türkiye’nin yönetiminin tümünü silahlı güç kullanarak ele geçirmek istediler.
Laik-demokratik cumhuriyete karşı askeri bir kalkışmaydı bu.
Ancak vatanseverler; askerler, polisler, milletvekilleri, basın, STK ve halkın ortak sokak direnişiyle ve iktidarın belli bir aşamadan sonra kontrolü ele almasıyla bu plan başlangıç aşamasında bozuldu, bertaraf edildi ve darbe gerçekleşmdi, ‘teşebbüs aşamasında’ kaldı. İyi ki ordumuz içinde Atatürkçü subaylar kalmış. Ömer Halis Demir bunlardan birisiydi, ruhu şad olsun. Onu da boynunda yakınına kadar sokulmasına izin verdiği teröristler tarafından teslim alınıp boğazında ip iziyle gezen komutanları da unutmadık. Darbe başladığı zaman saklanıp başarılı olmayınca saatler sonra ortaya çıkanları da…
Ama tehlike geçmedi…
Bir daha böyle bir terörist eylemle karşılaşmamak için ne yapılmalı, soru bu.. Öncelikle bu örgütlenmenin kripto yapılarla varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Bu cemaatle ilişkisi olan, örgütsel yapısı içinde görev ve sorumluluk almış kişiler devletin yönetim yapısı içinde tutulmamalı, korunup kollanılmamalıdır.
Bu cemaatin iç ve dış bağlantıları, özellikle siyaset kurumu içindeki aktörleri, yıllar içinde devletin güvenlik, istihbarat, yargı, eğitim gibi alanlarına onları yerleştirenler, yönetme ortağı ve paydaşı yapan güçler de, tarihi çok eskilere, 17-25 Aralık’tan da öteye götürerek yargı karşısına çıkarılmadır.
Neden 17-25 Aralık FETÖ için milat kabul edilmiştir, bu da üzerinde durulması gereken bir konudur. Nurettin Canikli neden bu tarihi telafuz etmiştir?
FETÖ’cü hainlerin 1 numarasından sonraki önderlerinden oluşan kadrolar, yaklaşık 20 bin kişi yurt dışındadır. Onları getirecek bir uluslararası etkin bir hukuk süreci başlatılmalıdır.
Nasıl ve kimler tarafından korunarak kaçırıldığı hala karanlıkta olan FETÖ’nün TSK yapılanması sorumlusu Adil Öksüz, özel yetkilerle donatılarak demokrasi ve cumhuriyet yanlılarını cezaevlerine dolduran Savcı Zekeriye Öz, Türkiye’ye getirilerek AKP iktidarı yöneticileriyle kurduğu ilişkiler sorgulanmalı, devlete paralel kurdukları yapının sorumluları cezalandırılmalıdır.
Hainle masumu birbirine karıştıran bir sürece son verilmelidir. KYK mağdurlarına yargı kararları uygulanmalıdır.
Salyalı sümüklü hoca efendiye övgüler düzenleri, Pensilvanya’da kapısını yalayıp fotoğraf çektirenleri, heyetler halinde ziyaret edenleri, Onun muridi olmakla övünenleri, O’na hizmet adamı diye kefil olup ABD’de kalmasını sağlayanları gördükçe insanın içi sızlıyor.
FETÖ örgütlenmesi bir ABD projesidir. Yeşil kuşak adıyla anılan bu projeyle ABD, Avrupa’dan başlayarak Türkiye üzerinden Asya’ya, Kafkaslara, Türklerin olduğu coğrafyalarda kendisine bağlı iktidarlar kurmak istemiş, bu yolla enerji ve doğal kaynakları ele geçirmeyi amaçlamış bunda da başarılı olmuştur. 12 Eylül’de bu projenin ürünüdür. Ortadoğu baharı da…FETÖ’nün aynı amaçlarla misyonerlikle görevlendirildiği bu projede eğitim yoluyla elde ettiği milyarlarca dolarlık bütçe hala örgütün elindedir.
Türkiye’de ise FETÖ’nün mal varlıklarına, bankalarına, holdinglerine, okullarına, çeşitli sektörlerdeki ekonomik güç elde ettiği alanlara TMSF el koydu. 50 milyarlık bir ekonomi devletin eline geçti. 6 milyara yakın kaynak donduruldu. Ama bu el koyma şeffaf yürütülmediiği için şaibeli bulundu, çökme olarak nitelendirildi. Bazı siyasi özellikli kişilerin TMSF’nin yönettiği şirketlerin yönetimine kendi adamlarını yerleştirdiği, kendi şirketlerine mal varlığı, finansal akış sağladığı iddiaları hala ortada duruyor.
Bugün gelinen noktada hala; samimiyet, tutarlılık ve kararlılıkla FETÖ ile etkin bir mücadele yapıldığına toplumu inandırmak gereklidir. 15 Temmuz’a nasıl gelindi, o gün ve gecesinde neler oldu, kim neredeydi, hangi saftaydı her yönüyle bilinmeldir.
Bunu sağlayacak olan olağanüstü hal koşulları, kararnameler düzeni ve yüz binlerce kişiyi yargı kararlarını beklemeden işten atmak değildir. Bağımsız hukuk, özgür basın, temel hak ve özgürlükler, liyakat ve diğer güçlerle korunan bir parlamenter demokrasidir.
Denetleme özellikli bir temel hak ve özgürlükleri güçlendiren demokratik Anayasadır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin bütün değerlerini ülke yönetiminde hakim kılmaktır.
Emperyalizmin maşaları, yerli işbirlikçileri, terör örgütleri, şeyhler, müritler, tarikatlar, cemaatler çok tahribatlar yarattılar. Sonuncusu FETÖ kalkışmasıydı. Ama cumhuriyetimizi bugüne kadar ele geçiremedilerse, devletimizi yıkamadılarsa, bu değerlerin sistemi koruması yüzündendir. Atatürk temellerini sağlam atmış, bunu bir kez daha anladık.
FETÖ ve benzer cemaat yapıları ancak demokrasi ile ulus devlet yapımızı koruyarak yokedilir.
Bu anlamda 15 Temmuz’dan ders alınmadı. Demokrasiyi yok ederek, onun yerine tarikatlar, dini vakıflar, cemaatlar, şeyhler ve muritlerle, ümmetçilikle, medya, yargı ile başka paralel yapılar kuruldu. Yeni Osmancılık diye bir uydurma kavramı dayatmaya çalışıyorlar.
15 Temmuz şehitlerimizi, öncesinde ve sonrasında, bugüne kadar Cumhuriyeti canlarını vererek savunanları, bu uğurda şehit olanları saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. Bugünü analım, unutturmayalım, yürüyelim, coşalım, heyecanlanalım ama asla üzerinden siyaset yapmayalım, kutsallaştırıp putlaştırmayalım, tarihimizin başka dönüm noktalarıyla, Çanakkale, Kurtuluş Savaşıyla özleştirmeyelim, alternatif gibi sunmyalaım sadece ve sadece demokrasimizi, cumhuriyetimizi güçlendirmeyi unutmayalım.
Kahrolsun bütün darbeler, bütün vesayet düzenleri, paralel yapılar, monarşi, oligarşi ve Faşizm.
Yaşasın Cumhuriyet…
(2018’deki yazı yeniden düzenlenmiştir)
COMMENTS