SUMUD

“Sumud” adı Arapçada “direniş, sabır ve kararlılık”,”vazgeçmemek”  anlamına gelir.

Sumud, çeşitli uluslardan aktivistlerin İsrail işgali altındaki Gazze’deki Filisitinli çocuklara insani yardım için biraraya gelerek oluşturdukları bir gemi filosuna ad oldu. O geminin yolcuları savaşın çirkinliğine ve acımazlığına itiraz ettiler. Filistin halkının onlarca yıldır işgale, baskıya, abluka ve zorbalığa karşı gösterdiği iradenin yanında oldular, çığlıklara sessiz kalmadılar; insanlığın vicdanını, temsil etmek, orada yaşananlara dikkat çekmek için ilaç, yiyecek, giysi, hijyen maddeleri, oyuncak gibi ihtiyaçlarla yüklü gemiler Akdeniz’e açıldılar.

Faşist, ırkçı, soykırımcı bir devlete karşı insani, barışçı bir eylem di yaptıkları.

Ama onların da başına tıpkı Mavi Marmara ve başka filoların başına gelen geldi. Ve İsrail’i silahlı gücü,Akdeniz’in ortasında, uluslararası sularda yasadışı, hukuksuz ve kaba yöntemlerle güya “güvenlik” endişesiyle, “tehdit oluşturuyor” gerekçesiyle  Sumud’u durdurdu, aktivistleri rehin aldı.
Aralarında 30 dolayında Türk de var.

İsrail bu yasadışı terörist eylemiyle bir kere daha uluslararası hukuk, insan hakları, vicdan ve insanlık, barış gibi kavramları tanımadığını ortaya koydu. Çocuklar için bile ablukayı kaldırmadı, onları ölüme mahkum etti.

Suçlarına korsanlık da eklendi.

Bu pervasızlığın nedeni uluslararası toplumun Filistin’de yaşanan insanlık suçlarına karşı  takındığı ikiyüzlü tavırdır. İsrail’in soykırımına karşı çıkmama nedenlerinin başında endüstrinin bütün dallarını ele geçirerek trostleşen ve devletlerin yönetim yapılarında etkili olan Yahudi lobileri gelmektedir.

Bu nedenle sözümona “demokrat”, ”uygar” devletler sadece kınama mesajlarıyla yetiniyor. ABD’nin ve Trump’ın desteği, Avrupa’nın suskunluğu,  özellikle de adı var kendi yok, Birleşmiş Milletler’in etkisizliği İsrail’e güç veriyor. Karşısında kendini durduracak,yaptırım uygulayacak, caydırıcı hiçbir güç yok.

Bütün ülkeler suç ortağı olmayı tercih ediyor. Savaş suçlusu olmayan ülke neredeyse yok gibi.  Hatta Türkiye, belegeleriyle bilgileriyle kanıtlandı; İsrail’le ticareti hiç kesmedi. Bir taraftan Netanyahu’ya en ağır hakaretleri içeren sözler bir taraftan savaş malzemesi dolu gemiciklerle yakın ve yandaşların cebine akan milyon dolarlar.

Bu gece o saatlerde Akdeniz’in sularnda Gazzeli çocukların ilaçları, yiyecekleri, giysileri rehin alınırken, bizim ülkemizin yöneticileri ve milletvekilleri TBMM’deki resepsiyonda Mustafa Keser konseri eşliğinde yemekteydiler.

Bugün ne yapacaklar, kınamaktan,başlarına kefiye takmaktan,ellerinde Filstin bayrağı ile tekbir getirmekten başka merak ediyorum. Mesela İsrail’e Nota verecekler mi, bazı ülkelerin, Kolombiya’nın yaptığı gibiTürkiye’deki diplomatları geri gönderecekler mi?

Vatandaşları korsanlar tarafından rehin alınmış bir ülkenin yurttaşları olarak bekliyoruz…