GiresunManşet Üstü

23 NİSAN

Siyah önlüklü, kolalı yakalı çocuklardık.
Ayakkabılarımıza ‘plaj’ ‘sandalet’ denirdi.
Şortlarımız vardı meşinden.

23 Nisan en büyük bayramdı.
Bizim bayramımızdı çünkü ve neşe dolardık bu yüzden.
Akşamdan kağıt bayraklar, selefon kağıtları,balon ve Atatürk’le defne yapraklarıyla süslerdik sınıflarımızı.
Gelin, damat olurduk. Çeşitli meslek guruplarını temsil ederdik kılık kıyafetlerimizle.
Akşamında mutlaka piyes olurdu, parodi,pandomim. Babamın öğrencilerinden oluşan mandolin korosu çıkardı sahneye, “Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın”la başlarlardı.

Sonra Giresun…Şehre lunapark kurulurdu. Ne çok alet edevat vardı. Kaydırağından salıncağına, dönme dolabına kadar.Langırt, halka atma…
Palyoça, aslan,kaplan, yılan..Sihirbaz, bul kareyi al parayıcı amca.
Ağzından ateş çıkaran adam.
Ve ilk aşık olduğum deniz kızı. Yarısı balık, yarısı kadın. Gözleri ıslak bir koyulukta.

Ne çok oyunumuz vardı.
Çocukluk işte, hepsini oynardık.
Sokaklarda,yollarda, boş arsalarda. Okulların bahçeleri vardı, oralarda.
“Bir maniniz yoksa size geleceğiz Sabiha hanım teyze, Fatma hanım teyze” diye gittiğimiz ev gezmelerinde…
Saklambaç, komer, köşe kapmaca, mendil kapmaca, yağ satarım,istop, mile, sek sek, ip atlama, birdirbir, beştaş, yakan top, körebe, el üstünde kimin eli var, kılıç mı topuz mu, uzun eşşek, sözcük bulma, sessiz film, isim-hayvan-şehir,amiral battı..
Hartamadan iple çekilen araba, kaydırak,kasnaklı, patlanguç, gugil, mantar tabancası, çatpat gibi oyuncaklarımız da vardı.
Şimdi bile oynayasım gelir.

Kuşpalazı, boğmaca, kolera, sıtma filan olurduk. Olumsuzluklar ve sorunlarımız tabi vardı. Ama mutluyduk ve çocukluğumuzu çok güzel yaşadık. İlle de arkadaşlığı…
Şimdiki çocukların yaşadıkları hiç bir şeyi yaşamazdık.
Türkiye şimdikinden daha fazla Atatürk Türkiyesiydi, onun değerleri bu denli tahrip edilmemişti.
Çocuklar korunurdu, kollanırdı. Her şey onlar içindi.

Ya şimdi…”Bizim ülkenin çocukları erken büyüyor ve ölüyor” Geleceğimiz derlerya, gelecek kara, kapkara bu yüzden de geçmişi özlüyoruz.
Geleceği istemeyen bir ülkenin çocuklarıyız.
Oysa 30-40 yıl önceye göre sanayi, teknoloji, eğitim, sağlık ve diğer her şey gelişmedi mi, çocukların çocuk olarak yaşayacakları imkanlar daha fazla değil mi?

Sonra bu ülke çocuk hakları bildirgesi başta olmak üzere çocukların pek çok haklarını, özgürlüklerini, yaşamlarını düzenleyen metinlere imza atmadı mı?
Bakanları bile var. Ayrılmış ödenekler, bütçeler, planlar, projeler.
Bol bol da nutuk ve bilboard ilanları.
Öyleyse bu ülkenin çocukları niye mutsuz?

Çocuklarımızın hayatlarında savaş var, ölüm var. Doğar doğmaz yetim kalmak var. Devlet korumasında cinsel taciz, dayak, işkence, mültecilik, sokaklarda aç, üryan sürünmek var.
Din,cemaat, kısbesi altında faliyet gösteren karanlık dehlizlerde körleştirilme, duyarsız ve umarsızlaştırlma, kaçak yurtlarda yıllarca tecavüz edilme var.
Merdiven altı atolyelerde ucuz işgücü olmak var. Hastanelerde rehin kalmak, cami kapılarına bırakılmak var.
Canlı bomba eylemlerinde duraklarda, caddelerde parçalanmak var.

Bugün 23 Nisan ve neşe dolamıyor insan.

(İSTANBUL-23 NİSAN 2016)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir