17-25…

Ufuk Kekül

“Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız memlekete harami…” Neyzen Tevfik

Devlet Bahçeli ilan etmişti: 17-25 Aralık Hırsızlıkla Mücadele Haftanız mübarek olsun!
Neydi bu haftaya anlam katan, isim veren olaylar dizisi…

Ayakkabı kutularından saçılan dolarlar, para sayma makinaları, 700 bin TL’lik saat, sıfırlanamayan paralar, gemicikler, babacım bir daha söyle, Bilal oğlan, Kısıklı, Şehrizar villaları, Milletm anasına koyan pislik Cengiz, Kuran ile dalga içen bakara suresiyle alay eden ebleh, Rüşvet dağıtarak herkesi önünde diz çöktüren plaketlere boğulan İranlı Reza Zerrap soytarısı, ses kayıtları, operasyon yapan polisleri, müdürlere tutuklama, soruşturma açan savcılara sürgün, rüşvet çarkındaki bakan çocukları, Ver Bilal’i al üç hilali diyen Bahçeli, “Ne yaptıysam Erdoğan’ın bilgisi ve emri ile yaptım. Ben istifa ediyorsam, O da istifa etmeli” diyen bakan, otobüs üstünde pişkince zafer pozu verenler…

17-25 Aralık’ı bu ve benzeri sözlerle, görüntülerle hatırlıyoruz. O gün bir ülkenin onuru ve ahlakı da paralarla birlikte sıfırlandı. İhaleye fesat karıştıranlar, organize suçlular, yapanlar yaptıklarıyla kaldı. Yüce Divandan, yargılanmaktan kurtuldular. Hatta makamlarla mevkilerle ödüllendirildiler. Beytulmala el uzatanlar namuslu namusuzlar gibi orta yerde dolanıyorlar.

Bunlar bir FETO kumpası mıydı, ne kadarı gerçekti…Bugünlerin düzeni kuran bir stratejik hamle miydi? Hala aydınlanmış değil, karanlığına boğuldu gitti 17-25. Bizi yoksullaştıran bir sürecin belki de en önemli tarihlerinden biri takvim sayfası olarak kaldı. Bir de Bahçeli’nin arkasında ‘duran’ bir saat oldu.

Bir Fransız ata sözü derki; “Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan, Sana ahlak dersi verir.”

Ülkemizi soyanları unutmadık unutmayacağız.

Hırsız vaaaarrrr.