Manşet Üstü

HDP KAPISI…

UFUK KEKÜL

HDP Diyarbakır il binası önünde kaybolan, PKK tarafından kaçırılan, haber alamadıkları evlatları için nöbet tutan 30 kadar annenin acısını anlıyorum ve yüreğim acıyor.

Akıl, duygu, düşünce ve vicdan sahibi olan herkesin de böyle olduğunu düşünüyorum. Onların bu eylemlerini arkasında bir şey aramadan amasız, fakatsız canı gönülden destekliyorum.

Ana deyince, evlat deyince akan sular durmalı.

Umarım onların acıları anlaşılır, feryatları duyulur.

O anaların, hatta bütün anaların HDP’den sonra AKP’nin, CHP’nin MHP’nin ve diğer partilerin, hatta külliyenin, TBMM’nin, bakanlıkların, ilgili kurumların kapılarında da oturarak, aynı çağrılarını tekrarlamalarının, gündem oluşturmada, duyarlılığı artırmada etkili olacağını düşünüyorum.

 

Ama HDP ‘aracı’ olsa bile PKK o çocukları verir mi, zor…

Bir çözüm olacağını sanmıyorum. Vicdan yok ki o katil sürüsünde. 

Ayrıca PKK’nın, Türkiye’ye karşı savaşan, güvenlik görevlilerimizi, vatandaşlarımızı katleden sözde ordusunun büyük bölümünü; bilinçsiz şekilde örgüte katılan, kandırılan, zorla ailelerinden koparılan, o çocuklar oluşturuyor. Silahlı militanlarını neden tasfiye etsinler ki?

Etseler bile başka şeyler, menfaatler isteyeceklerdir.

Bu gerçeğe rağmen anaların çocuklarını o örgütten istemeleri gayet doğal.

Ama Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un orada oturmasını, İçişleri Bakanının da oraya gitmesini bir türlü anlayamadım ve yadırgadım.

Devletin koca bakanları bir siyasi parti önünde analarla birlikte bir terör örgütünden, PKK’dan çocuk istemez. Bu tam bir acizi-yetin ürünüdür. Devlet, devlet yöneticileri kayıpları arar, bulur. Sorumluluğu olanlardan hesap sorar. Çocukların dağa çıkmalarını önleyici önlemler alır, terör örgütünün kentlerle olan ilişkisini koparıcı istihbari ve diğer çalışmaları yapar.

O bakanları orada görünce adalete ve yurttaşlarına karşı devlet adamlarının sorumluluklarına, yükümlülüklerine vurgu yapan Mehmet Akif’in “Kenar-ı Dicle’de Bir Kurt Aşırsa Koyunu, Gelir de Adl-i İlahi Sorar Ömer’den Onu” sözü geldi aklıma. Bu söze göre, bırakın çocuğu, kayıp bir koyunu bile bulmak göreviniz oluyor beyler bayanlar!..

HDP’yi çocuklar ve anaları üzerinde PKK’yla görüşmelerde aracılığa zorlamak ‘çözüm sürecinde’ de denendi.  Üstelik de masaya oturulup müzakere ve mutabakat bile yapıldı. Bir sonuç alındı mı, hayır. Tam tersine örgütün eylemleri daha da arttı,daha da güçlendirildiler.

Denenmemiş bir yol bulmak lazım.  

Parti kapısından, anaların yanından kalkın da başka çareler düşünün derim ben. Mesela seçimde devletin televizyonunda konuşturulan, mektupla oy istetilen terörist abi-kardeşten, İmralı kapısından neden medet umulmaz? HDP bir muhatapsa, onlar daha fazla muhatap.

Yoksa bu iş daha az mı önemsiz.  

 

Ama hepimiz biliyoruz ki, çözüm başka kapıda… Çözüm PKK’nın YPG, PYD’sine 50 bin tır dolusu silah, cephane ve askeri mühimmat yollayarak bizimle savaştıran ‘dost’ Trump’ın kapısını kırmaktan geçiyor. Bölgemizdeki terör örgütlerini kendi kara ordusu gibi kullanan O, teröristlerin ağa babası O…

Anaları ağlatan O…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir