GAZETECİLİK SUÇTUR

HomeUfuk Kekül'ün Köşe YazılarıAnasayfa

GAZETECİLİK SUÇTUR

Fatih Altaylı ile radyoculuk günlerinde tanışmıştım, aynı formatta program yapıyorduk, sabahları gazete okuyup yorumluyorduk. Daha sonra talihi yaver

Ömer Cebeci’den Giresun’a Karayolları İl Müdürlüğü talebi
Giresun Aksu geleneğini yaşattı
Giresun’da Sağlık Emekçileri Ayakta: “İnsanca Çalışmak, İnsanca Yaşamak İstiyoruz”
Fatih Altaylı ile radyoculuk günlerinde tanışmıştım, aynı formatta program yapıyorduk, sabahları gazete okuyup yorumluyorduk. Daha sonra talihi yaver gitti yerelden ulusala sıçradı, ben Habertürk Gazetesi’nin muhabiri iken O genel yayın yönetmeniydi.
Bir kaç kez görüşmemiz olmuştu.
Medyanın tekelleşme sürecinin ‘eşik bekçisi’ tarafındaydı ve basın özgürlüğünün yok edilmesi süreci içindeki tutumunu, değişen fikirlerini, çizgi ve üslubunu beğenmesem, tasvip etmesem, kimi yanlarını doğru bulmasam da tutuklanmasını doğru bulmuyorum.
Bir gazeteci mesleğini yaparken bu kadar kolay biçimde tutuklanıp derdest edilmemeli, zindana atılmamalı.
Ne o suç? Söyledikleri değil, söylediklerinin içinden başı sonu kesilerek alınan ve anlamından, bağlamından koparılarak troller tarafından oluşturulan ve sosyal medyada dağıtımı yapılan videolar ve saldırılar…
Cumhurbaşkanına hakaret ve tehdit suçu işte o videolar üzerinden oluşturulmuş.
Ama asıl dikkat çeken şey yargının Cumhurbaşkanı Danışmanı Oktay Saral’ın ‘Fatih Altaylı’nın suyu ısındı’sözlerinden sonra harekete geçmesi ve’gereğini’ yapması.
Fatih Altaylı, gerçekten basın yoluyla suç işlemiş , Cunhurbsşkanı’na hakaret etmiş birisi olsa ve o suçtan bağımsız bir mahkemede, Türk halkı adına karar verem hakimler tarafından yargılansa, ceza almaz. Velev ki alsın bu ceza hapis cezası olmaz. Para cezası v.s olur. Mahkum olunmayacak bir suçtan daha hazırlık soruşturmasında ifadesi alınan bir kişiyi cezaevine atmak hangi yasada yazıyor?
Ceza yasasına göre Cumhurbaşkanını tehdit cezası tutuklanmayı gerektirmiyor.
Kaldı ki Altaylı Osmanlı dönemindeki kıyaslamalarıyla milli iradenin önemine vurgu yaparken kastını aşmış olabiir de. Nitekim O’nun çizgisi böyle, sert. AYM ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gazetecilerin üslubuna ceza verilemeyeciğini söylüyor.Emsal İçtihatlar böyle söylemleri ifade özgürlüğü kapsamında görüyor. Elimde örnekleri var. Gazetecinin yazdıklarının bedeli olmamalı. 
38 yıllık gazetecilik yaşamımda yerelde en çok yargılanan gazeteci (20’ye yakın)olarak diyorum ki; ben daha böyle rezalet görmedim. Basın ve ifaden özgürlüğünün, dolayısıyla halkın haber ve bilgi alma özgürlüğünün bu kadar ayaklar altında çiğnendiğini hiç görmedim.
İçeriğini bilmesek de iç cephe gibi cezbedici bir başlığın konuşulduğu bu günlerde Altaylı’nın susturulması doğru olmamıştır. Her geçen gün demokrasiden uzaklaşarak iç cephe kurulmaz. 
Yazık oluyor bu ülkeye…Böyle kötü anılmayı hakketmiyor.
Gazetecilik artık suçtur ve bu suç olmaktan güçlü bir demokrasi ve hukuk devleti çıkarır.
                                          ***
DİSTOPYA
Böyle giderse bırakın yazıp söylemeyi, düşünce beyan etmek, hatta konuşmak bile suç sayıiabilir.
Düşünürken bile düşüneceğiz, acaba düşünsem mi diye…
Neyi düşünüp düşünmeyeceğimizin, nereye kadar düşüneceğimizin sınırlarını çizdiler. Chipli beyinli insanımsılar gibi dolaşıyoruz orta yerde.
1994, Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya…Bunlardan esinleniyorlar.Fantastik, distopik, bilim kurgu bir romandan uyarlanma bir hayat yaşıyoruz sanki.
Tersine evrimleşme başladı.
Düşünüyorsun, öyleyse yoksun!

COMMENTS

WORDPRESS: 0
DISQUS: