Giresun

ANLAYAMIYORUM

1970 yılında 32 milyon dolar harcanarak 780 dönüm arazi üzerine kurulan, yılda 30 bin ton kağıt işleme kapasitesine sahip 1.000 kişinin çalıştığı Giresun’un gözbebeği, yüreği, her şeyi SEKA’nın kapatılmasını, defterdarlık kayıtlarına göre sadece fabrikasının değeri 40 milyon dolar olduğu halde, özelleştirme adı altında ‘‘yandaş’’a 3,5 milyon dolara satılmasını, sonra aynı yandaşın devlete 23 milyon dolar borç takıp, ‘battım’ deyip icralık duruma düşmesini, aynı tarihlerde fabrikanın mühürlü kapısından makineleri hurda diye çıkarıp 11 milyon 200 bin liraya satmasını, sonra da 68 milyon liraya nerden geldiği belli olmayan bir kaynağın, bilinmeyen bir miktarının, bilinmeyen kuruluşlara, kişilere ödeme yapılarak Özel İdare üzerinden geri alınmasını,  sonra da kimsenin bilmediği bir protokolle o araziye ne yapacağı belli olmadan TOKİ’ye devredilmesini anlayamıyorum.

Yandaş firma yükümlülüklerine yerine getirmedi diye yasal olarak devletin el koyma hakkı olduğu halde Seka’ya, bu kadar para ödeyen devlet yöneticilerini, buna (ne menfaatleri varsa) aracı olan, milletvekillerini, valileri, özel idareyi, il genel meclisi başkanını anlayamıyorum.

Geri alınan o arsayı, o binaları üniversite yerleşkesi, öğrenci yurtları, sanayi sitesi, organize sanayi sitesi, toptancı hali gibi iş ve istihdama yönelik projeler için düşünmeden, kamu yararını gözetmeden, 10 bin konut fazlalığı, fakirlerin ucuz konut ihtiyacı olduğu halde lüks konut yapmak üzere TOKİ üzerinden ranta açarak bu kentin kaderiyle oynayanları anlayamıyorum.

Ellerinde Seka’nın arazisinin renkli kutular çizilmiş haritasını tutan üç milletvekilinin fotoğrafını basıp “Seka arazisini geri aldık”, “Gözün aydın Giresun”, “Canikli’ye alkış”, “ Yeni bir Giresun kuruluyor” diye manşet atan ve aradan geçen zamana rağmen aynı yalakalığını sürdürüp Seka’nın hesabını sormayan 'bazı' basını anlayamıyorum.

Şehir merkezinde, Giresun’un en gözde yerinde, Karadeniz Sahil Yolu kenarındaki 30.339 m2. arsa üzerinde, 12 bin kişilik adı Atatürk olan stadyumu, yüzme havuzu arsalarını, yine ne yapılacağı(muhtemelen alışveriş merkezi-konut), karşılığında ne alındığı bilinmeden, hiçbir şey alınmadan ‘Seka arazisine 20 bin kişilik Çotanak Arena hayali’ ile TOKİ’ye peyderpey verilmesini anlayamıyorum.

Giresunluların, Giresunspor Başkanının, spor basınının mevcut stadyumun, yüzme havuzumuzun elimizden alınmasına sessiz kalmalarını,AKP önde gidenlerinin bu çirkin,ahlaki ve adil olmayan alışverişi savunmalarını anlayamıyorum. 

Türkiye’nin tek zemini kayan, heyelanlı arazisine kurulan organize sanayi bölgesinin Giresun’da olmasını anlayamıyorum.

Adı, arsası, binası, personeli, araç-alet edevatı, kurumsal kimliği olan Giresun Devlet Hastanesi, Prof. Dr. A.İlhan Özdemir Devlet Hastanesi, Kale Devlet Hastanesi diye varlığını sürdüren üç hastanemizi kapatıp bir hastanede birleştiren zihniyeti anlayamıyorum.

Kale Devlet Hastanesi’ni Tıp Fakültesi Hastanesi yapacağız diye alıp bundan vazgeçilmesini, o arsanın da TOKİ’ye konut için verilecek olmasını, 6 yıldır neredeyse bütün üniversitelerin tam teşekküllü hastanesi olduğu halde Giresun’da olmamasını, olmasının engellenmesini, Rektörün yapmasına (ki inşallah yapacak) destek olunmamasını anlayamıyorum. 

Bakanlar, Başbakan ve Cumhurbaşkanı nazarında özel bir öneme sahip olan ve bütün dünyada takdir edilen işler yapan  üniversitemizin Rektörünün, herşeyimiz, canımız, kanımız tek kurtuluşumuz üniversitemizin, daha da büyüyerek gelişmesi için gösterdiği çabaya destek olmayan,  başta yurt olmak üzere sorunlarının çözümüne katkı sunmayan, üniversitesine sahip çıkmayan, bundan geçtik; ‘‘Orayı temsil etmiyoruz’’ diyen, açıktan açığa, gizliden gizliye savaş yürüten, karalayan milletvekillerini anlayamıyorum.   

12 yılda irili ufaklı pek çok kamu, özel sektöre ait sanayi kuruluşlarının, KOBİ türü işletmelerin kapatılarak 15 bin dolayında kişinin işsiz kalmasını, 110 bin kişinin bu kentten göç etmesini, bu çok önemli sorunun sorun gibi görülüp kabul edilmemesini, çözüm aranmamasını görmezden gelinmesini anlayamıyorum.

Modern teknolojiye sahip Hekim Süt gibi bir sanayi kuruluşumuz olmasına rağmen süt hayvancılığını, buna bağlı olarak tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik tek bir devlet projesinin olmamasını, gelen kredilerin cip, bilgisayar, bina alımı ve bir sonraki yıl kurban pazarında satışa çıkarılan inekler için harcanmasını anlayamıyorum.     

Bu şehirde çoğu dış kaynaklı 70 market, 200’e yakın tavuk dönerci, 100 dolayında kafe,pastane, çay ocağı olmasını,buna benzer bir yılda 1.340 işyeri açılmasını, ama bir yılda 700 işyeri kapanmasını ,38 bin iş arayan kayıtlı işsiz varken ‘işsizlik azaldı’ diye açıklama yapılmasını, utanacak yerde ‘125 kişiyi çağrı merkezine işe soktuk’ diye övünülmesini anlayamıyorum. 

Giresun’un iktidar partisi milletvekillerinin, görev dönemlerinde TBMM kürsüsünden Giresun’un hak ve menfaatlerini savunan konuşmalar yapmamalarını, tek bir kanun teklifi, yazılı sözlü soru önergesi vermemelerini, yatırım programlarına kişisel çabalarıyla tek bir projeli, ödenekli bir yatırım koyduramamalarını, hizmete dönük vizyonları, misyonları, hayalleri değil, sadece arsa, AVM, TOKİ rüyaları olan, buna rağmen tekrar aday, aday adayı olmalarını ve onlara halkımızın oy vermelerini, her seçimde seçilip gitmelerini, siyasi tarihimizin bu şekilde tekerrür etmesini anlayamıyorum.

Bu kentin içinden deneyim, kültür, görgü, bilgi, vizyon, misyon sahibi, ufku geniş, öngörüleri, projeleri, yönetme kabiliyeti, önderlik vasıfları olan siyasetçiler çıkmamasını, olanların da siyaset kurumu tarafından kabul edilmemesini hep aynı kişilerin koltuk ve kimlik değiştirerek bazen il başkanı, bazen milletvekili adayı, bazen de meclis üyeliği gibi görevleri dönüşümlü olarak paylaşmalarını anlayamıyorum. 

Bu kentin AKP’ye her seçimde %50 ve üzerinde oy vermesine rağmen Giresun milletvekillerinin sanki bir kusurları varmış gibi, sanki olanlardan eksik bir tarafları varmış gibi neden bakan olarak değerlendirilmediğini, angarya işlerle avutulduklarını sonra da 12 yıl sonra bir tanesine 8 aylığına icraatları, hizmet olanakları sınırlı bir bakanlık vermelerini anlayamıyorum.

Bu kentte bazı istisnalar dışındaki STK’ların ve özellikle Ticaret Borsası ve Ticaret Sanayi Odası gibi kuruluşların ilin hiçbir sorununu gündeme getirmemelerini, önderlik vasfı taşımamalarını sadece ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden iktidara tavsiyelerde bulunmalarını anlayamıyorum.

 

6-7 yıldır komşu iller, pek çok ilçeleriyle birlikte doğalgaz kullanırken, aynı iletim hattının diğer ucundaki Giresun’da sadece kent merkezinde 5 bin kişinin doğalgaz kullanmasını anlayamıyorum.

Giresun’daki neredeyse bütün devlet ihalelerini alan müteahhitlerin bırakıp kaçacaklardan veya işlerini zamanında bitiremeyenlerden (doğalgaz, son örneği Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi) seçilmesini anlayamıyorum. 

Fındığın dünyadaki en büyük kuruluşu Fiskobirlik’in kendi öz kaynaklarıyla varlığını sürdürmesine bile engel olunmasını, istihdam sağlayan özelliğinin bitirilmeye çalışılmasını anlayamıyorum.

Taban arazilerde fındık ekiminin sınırlandırılmasını, bölgemizin özel önem ve anlam kazanmasını beklerken Bakanlar Kurulu kararıyla batıdaki 2 ilin daha fındık alanı ilan edilerek il sayısının 16’ya çıkarılmasını, bu kararın fındığın değerini düşüreceğinin bilinmesine rağmen buna karşı çıkılmamasını anlayamıyorum   

Doğu ve Güneydoğu’nun Eğribel üzerinden denizlere açılan kapısındaki Giresun Limanı’nı özelleştirerek işlevinin bitirilmesini; otopark, halı saha, incik-boncuk pazarı, fuar alanı, kömür-taş sevkiyat deposu gibi değerlendirilmesini, şimdi de üzerine market yapılmaya çalışılmasını, 11 diğer limanın arasına mobilya gümrüklü ihtisas limanı olarak katılmasını, bunun sadece firma sahiplerinin gümrük işlemleri için gereken evrakları imzalatmak için Giresun’a gelecek olması anlamına gelmesine rağmen ‘Bakanımızın büyük hizmeti” diye zil takıp oynayarak kutlanmasını anlayamıyorum. 

Asıl görevi belediye sınırları dışında kala alanlara, köylere hizmet götürmek olan Özel İdare’nin, sadece Giresun’a özel bir idare olmasını,batık şirket kurtarmak(Seka-Milda), otel, dolgu alanlarına trilyonluk park-bahçe, şehre çeşme yapmak, konservatuar kurmak gibi köylere hizmet dışında üstüne elzem olmayan pek çok işi yapmasını, ille de kum-çakıl, konkasör ve parke üretim şantiyesi kurup sonra özel sektöre devrederek ,parayla malzemeyi oradan almasını hiç anlayamıyorum.

Bir binanın Özel İdare Hizmet binası olarak projelendirilerek 17 milyon TL muhammen bedelle ihale edilip, temeli atılıp inşaat halindeyken 5 yıldızlı otele, alt bölümünün de AVM’ye dönüştürülmesini sonra da pazarlamaya çalışılmasını ancak 1 yıldır müşteri bulunamamasını anlayamıyorum.

Samsun, Ordu-Trabzon’un çevre yolları varken Giresun’un sadece şehre bir girişi bulunan eşi benzeri olmayan bir yola mahkum edilmesi, o yol üstündeki 2.dünya savaşından kalma demir yığını istihkam köprülerinin de üstgeçit diye yutturulmasını anlayamıyorum. 

Karadeniz Sahil Yolu’nun geçtiği bütün illerdeki balıkçı barınakları özel projelerle değiştirilip yaşanabilir mekanlar haline getirilirken, Giresun’daki iki barınağın mezbelelik olarak bırakılmasını anlayamıyorum. 

Denizle yol arasındaki dolgu alanlarının ticari amaç gütmeden halkın kullanımına açılmasına dair kararlar olmasına rağmen, Giresun’da; özel idareye veya özel şahıslara verilmesini, maliyenin ortak edilmesini, yürüyüş bantlarına, kaldırımlarına restaurant yapılmasını, işgal edilmesini, 3-5 ağaç dikip sahiplenilmesini anlayamıyorum.

Kültür-sanat merkezi olmayan tek Karadeniz ili olmamızı, Giresun Belediyesi’nden takas yoluyla arsa alınıp 4 yıldır kültür merkezi yapılmamasını anlayamıyorum.    

Dünyanın en önemli tarih ve kültür miraslarından olan ve her tarafından şehir görünen bir yükseklikteki Giresun Kalesi’ndeki ağaçları keserek beton zemin ve merdivenlerle döşeyip seyir terası yapılmasını, buradan daha da önemli olan antik döneme kadar uzanan bir tarihi olan miteolojik öneme sahip, üzerinde çeşitli eserler bulunan, üzerinde 2.300 yıldır yerleşim olduğu anlaşılan Giresun Adası’nın, bir turizm değeri olarak ürüne dönüştürülmemesini ve ayrıca bunları yapma görevi olan, turizm yoluyla kalkınıp gelişmeyi bekleyen, uman bu kentte, 2 yıla yakın bir süredir Turizm Müdürü olmamasını anlayamıyorum. 

Bu kentte, kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan atamaların liyakat değil, siyaset esasına dayalı olarak yapılması yüzünden artık müdür ve bürokratların devlet-vatandaş yerine AKP’ye hizmet etmesini, buna kimsenin ses çıkarmamasını anlayamıyorum.

En değerli varlığımız olan yaşam kaynağımız derelerimizin sularının, plansız, projesiz, denetim, kontrol yapılmadan  arkalarında çok uluslu enerji şirketleri bulunan taşeronlara HES yapılmak suretiyle peşkeş çekilmesini, 26’sı bitme, 11’i inşaat, 31’i planlama aşamasında, uzun dönemde sayıları 95’i bulması beklenen bu HES’lerle Giresun’da çölleşme yaşanacağının bilinmesine rağmen tam bir yağma ve talan mantığı ile hala ruhsatlar verilmesini, buna hiçbir kişi ve kuruluşun dur dememesini, tepki göstermemesini anlayamıyorum.    

Bu kentte, siyaset yoluyla zenginleşen cepci, cipci siyasetçi, milleti kandıran maskeli milliyetçi, müvekkilini satan avukat, yeşil alanı dairesine katan müteahhit, haritacı,  ahlak satın alan makam sahipleri, kulak kaşıyan, cep gösteren billmem nere üyesi,iş takipcisi, ihaleci,  dolandırıcı, sahtekar, üçkağıtçı, rantçı, şantajcı, rüşvetçi,dönek, yamuk, ayyaş, berduş, dost satıcı, erkekse erkekliği, kadınsa kadınlığı tartışmalı kişilerin muteber ve itibarlı gibi el üstünde tutulmalarını, dostlukların menfaatler üzerine kurulmasını, insan olan, insan kalanların bir hiç gibi görülmelerini, hayatın dışına itilmelerini anlayamıyorum.     

Yalanları, kahpelikleri, ihanetleri, sadakatsizliği, düşmanlığı, sevgisizliği…anlayamıyorum, anlayamıyorum, anlayamıyorum.

Galiba anlamak için kötü olmak lazım. 

(12.02.2015)

 

Bir yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir